Taş Aletlerin İlk Kullanımı ve Homo Habilis’in Evrimi
MÖ 2.000.000
Taş Aletler
Bazen insanı, alet kullanan hayvan olarak düşünürüz. Ancak, alet kullanma yalnızca insanlara özgü bir özellik değildir. Örneğin, denizde yaşayan susamurları sırt üstü yüzerken, karınlarında taşıdıkları bir kayaya kabuklu hayvanları kırmak için vururlar. Buna benzer birçok örnek daha verilebilir.
Alet kullanan bir hayvanı, alet yapan hayvana dönüştürmek, bizi daha farklı bir noktaya götürür. Şempanzelerin, dallardan yaprakları sıyırıp, çıplak dalları kendileri için lezzetli bir yiyecek olan karıncaları avlamakta kullandıkları gözlemlenmiştir. Australopithecus türlerinin, şempanzelerin yaptığı bu tür davranışları sergileyebildiği düşünülmektedir. Elimizde kesin kanıtlar olmamakla birlikte, ağaç dallarını ve uzun kemikleri sopa olarak kullanabildiklerinden eminiz. Ayrıca kayaları atabiliyor ya da deniz susamurları gibi kullanabiliyorlardı.
Australopithecus türleri, dünyada yaklaşık üç milyon yıl kadar yaşamış olabilir ve MÖ 1.000.000 öncesine kadar soyları tükenmemiştir. Ancak, var oldukları sürenin son üçte birinde artık insansı bir türden ziyade farklı bir evrimsel aşamaya geçmişlerdir. Bazı australopithecineler, insanlarla aynı cinsten sayılabilecek kadar gelişmiş bir seviyeye ulaşmışlardı. Yani, yaklaşık iki milyon yıl önce insan familyası doğmuş oldu. Bu dönemde, australopithecuslarla aynı ortamda yaşamış olmalarına rağmen, aralarındaki büyük farklar, daha iri ve beyin hacmi büyük insansıların varlıklarını sürdürmesine ve australopithecinelerin yok olmasına yol açmıştır.
Homo habilis’in Keşfi
1960’larda İngiliz antropolog Louis Seymour Bazett Leakey (1903-1972), karısı Mary ve oğlu Jonathan, şimdiki Tanzanya’da bulunan Olduvai Vadisi’nde insan cinsinin en eski kalıntılarını keşfettiler. Bu kalıntılara, Homo habilis adı verildi (Latince “hünerli adam” anlamına gelir, çünkü bu türün yanlarında basit taş aletleri yaptığına dair izler bulunmuştu).
Homo habilis, australopithecusların bazı büyük türlerinden daha küçük bir yapıya sahipti. 1986 yazında, Homo habilis’e ait 1.8 milyon yıl yaşındaki fosil kalıntıları bulundu. Bu kalıntılar, yaklaşık 1 metre boyunda ve kolları şaşırtıcı derecede uzun, küçük ve hafif bir yetişkine ait olabileceklerini düşündürmektedir.
Homo habilis üyeleri, küçük olmalarına rağmen, australopithecus türlerinden daha yuvarlak kafalara sahipti ve beyinleri, modern insanınkinin neredeyse yarısı büyüklüğündeydi. Kafatası kemikleri daha incedi ve beynin şekli, konuşamasalar da birçok farklı sesi çıkarabildiklerini gösteriyordu. Ellerinin yapısı, günümüz insanın ellerine daha yakındı ve ayakları da modern insana benzer şekilde gelişmişti. Çeneleri ise daha az kaslıydı, bu da yüzlerinin maymunlara olan benzerliğini azaltıyordu.
Taş Aletlerin İlk Kullanımı
Bu dönemde, Homo habilis’in taşları yontarak keskin kenarlar elde ettiği, taş aletleri kullandığı açıkça görülmektedir. Bu, insansıların taşları keskin hale getirebilme yeteneği kazandığı ilk örnektir. Taşlar keskin hale getirildiğinde, keskinliği kaybolduğunda tekrar yeniden şekillendirilebiliyordu. Bu, onları avlanmak için çok daha etkili hale getiriyordu.
Taş bıçakların, yiyecek kaynaklarını artırmada önemli bir rol oynadığı anlaşılmaktadır. Homo habilis, kediler, köpekler ve ayılar gibi diğer dişli yırtıcı hayvanlar gibi, kalın hayvan derilerini parçalayamıyordu. Ancak taş bıçaklar sayesinde, etleri kemiklerden sıyırabiliyor ve derileri kesebiliyordu. Bundan öte, artık leşlerle yaşamamak zorunda kalmadılar. Çünkü taş aletler sayesinde, büyük hayvanları kendileri öldürebiliyorlardı.
Ağaç dallarına taş baltalar bağlayarak ve ilk kaba mızrakları yaparak, hayvanları uzaktan vurma yeteneği kazandılar. Mızrakların kullanımı, onlara, ani karşı saldırıları önlemek için gerekli mesafeyi sağladı.
Avcı Toplayıcı Toplumlar
İnsansı türler, bu dönemde gerçek birer avcı hâline geldiler. Homo habilis ve benzer türler, büyük ihtimalle, rekabet eden australopithecus türlerinin büyük kısmını yok ettiler. Bu nedenle, son bir milyon yıl içinde, Homo habilis gibi türlerin evrimsel olarak insan familyasının ilk temsilcileri sayılması mümkündür.