Yeni Çağ’da İngiltere’nin Siyasi Sistemi Nasıl Değişti?
Yeni Çağ (15. yüzyıl sonları – 18. yüzyıl sonları), İngiltere’de krallığın mutlakiyetçi eğilimlerinden parlamenter sisteme geçiş süreci açısından kritik bir dönemdir. Bu çağ boyunca İngiltere’de yaşanan iç savaşlar, anayasal krizler, ideolojik çatışmalar ve devrimler, monarşinin yetkilerini sınırlayan ve halkın temsiliyetini artıran bir siyasi yapı ortaya çıkarmıştır. Bu dönüşüm, modern parlamenter demokrasinin temellerini atan ilk sistem olma özelliği taşır.
Tudor Hanedanı ve Erken Merkeziyetçilik (1485–1603)
Monarşinin Güç Toplaması
Yeni Çağ’ın başlarında İngiltere, Tudor Hanedanı ile birlikte güçlü bir merkezi krallık modeli benimsedi:
- VII. Henry (1485–1509), feodal lordların gücünü kırarak merkezi otoriteyi yeniden tesis etti.
- VIII. Henry (1509–1547), İngiltere Kilisesi’ni Roma’dan kopararak Anglikanizm’i kurdu ve dini gücü krallığın eline aldı.
- Parlamento, bu dönemde var olsa da daha çok kralın kararlarını yasallaştırma görevindeydi.
Dini Reformun Siyasi Etkisi
İngiltere’deki Reform hareketi, papanın yetkisinin tanınmamasıyla sonuçlandı. Bu gelişme, krala hem dini hem siyasi mutlak güç sağladı. Ancak halkın dinsel inanç farklılıkları, uzun vadede siyasi istikrarsızlık yarattı.
Stuart Hanedanı ve Meşruiyet Krizi (1603–1688)
Mutlakiyet Denemesi ve Direniş
I. James ve ardından I. Charles, kıta Avrupa’sındaki mutlak monarşi örneklerini benimseyerek parlamentoyu etkisiz hâle getirmeye çalıştı. Bu durum, siyasi bir çatışmaya yol açtı.
- Vergi koyma yetkisinin parlamento tarafından onaylanması gerektiği fikri giderek güç kazandı.
- 1628’de yayınlanan Petition of Right, kralın keyfi vergilendirme ve tutuklama yetkisine sınır koydu.
İngiliz İç Savaşı (1642–1649)
Kralcılar (Royalists) ile Parlamentocular (Roundheads) arasında yaşanan bu savaş:
- Oliver Cromwell liderliğinde parlamentocu güçlerin zaferiyle sonuçlandı.
- 1649’da I. Charles idam edildi ve İngiltere kısa süreliğine krallıktan cumhuriyete geçti (Commonwealth dönemi).
Restorasyon ve 1688 Devrimi
Monarşinin Geri Dönüşü
1660 yılında II. Charles’ın tahta çıkması ile monarşi yeniden kuruldu. Ancak halk, kralın yetkilerinin sınırsız olmaması konusunda giderek daha fazla ısrarcıydı.
Şanlı Devrim (1688)
II. James’in Katolik eğilimleri ve mutlakiyetçi girişimleri üzerine Parlamento, III. William ve II. Mary’yi tahta davet etti. Bu olay, “kan dökülmeden” gerçekleştiği için Şanlı Devrim (Glorious Revolution) adını aldı.
- 1689’da kabul edilen Bill of Rights, İngiltere’nin anayasal monarşiye geçişini resmen başlattı.
- Kral artık parlamentonun onayı olmadan yasa çıkaramaz, vergi koyamaz, orduyu kullanamaz hale geldi.
Anayasal Monarşinin Tesisi ve Parlamento Egemenliği
Parlamento’nun Kurumsallaşması
- yüzyıldan itibaren Parlamento, iki kanatlı yapısıyla (Lordlar ve Avam Kamarası) yasama yetkisinin ana merkezine dönüştü.
Başbakanlık makamı ve kabine sistemi, kralın yürütme gücünü sembolik hale getirdi.
Siyasi Partilerin Doğuşu
- Whigler: Parlamentoyu ve bireysel özgürlükleri savunan parti.
- Toryler: Kraliyet yanlısı ve gelenekçi çizgideydi.
Bu partiler, halk temsiliyetine dayalı çok sesli siyasal hayatın temelini oluşturdu.
Ulusal Egemenlik Anlayışının Gelişimi
Yeni Çağ sonunda İngiltere’de şekillenen sistem:
- Hukukun üstünlüğü,
- Seçimle gelen meclis,
- Yasama ve yürütme ayrılığı,
- Dinî hoşgörü gibi ilkelere dayalı bir yapıydı.
Bu model, hem Avrupa’daki Aydınlanma düşünürlerini hem de Amerikan Devrimi’ni etkiledi.
Bu makale bilgilendirme amaçlıdır. Anayasal tarih ve siyaset felsefesi üzerine derinlemesine analizler için siyaset bilimi veya hukuk tarihi alanında uzman bir akademisyene danışmalısınız.
Anahtar Kelimeler: Yeni Çağ İngiltere’si, İngiliz İç Savaşı, Stuart Hanedanı, Şanlı Devrim, Bill of Rights, parlamenter sistem, anayasal monarşi, Oliver Cromwell, Tudorlar, siyasi reformlar.